Sosyal hizmet uzmanlarını göz ardı etmek toplumun geleceğine ipotek koymaktır…
Kendinizden bahsedebilir misiniz?
Melek Serdaroğlu Arslan. 01.03.1963 Gölmarmara doğumluyum. 4 çocuklu çiftçi bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldim.Akhisar lisesinden mezun olduktan sonra Hacettepe üniversitesini kazandım. İsteyerek bu bölümü tercih ettim.
Sosyal hizmete çocukluğumdan beri yakındım, iyi ki seçmişim. Dünyaya yeniden gelsem bu mesleği seçerdim. Çiftçi bir ailede büyüdüm fakat ailem çok aydın, çok gelişmiş bir aileydi. Demokrat bir ailede büyüdüm. Çok sevgi ve hoşgörülü bir aileydi. Kadın erkek ayrımı yapılmayan bir aile yapısına sahiplerdi. Cinsiyetçi bir tarzda yetiştirilmedim. Bu yüzden özgüvenim hep vardı, kendimi hep doğru ifade edebildim ve tercihlerimi sunabiliyordum. Şanslıydım… Çok şanslıydım. Üniversiteye taşradan gitmek çok farklı oluyor tabii. Ankara’da okurken sergiler, tiyatrolar, kitaplar çok büyüleyiciydi benim için. Çok istediğim arzuladığım bir şeydi.
Üniversitede çok güzel dostluklar, arkadaşlıklar edindim. Üniversitede voleybol hentbol ve atletizmle ilgilendim. Okul takımındaydım. Mezun olduktan sonra ilk birkaç yıl mesleğimi yapamadım ve farklı işler denedim. Daha sonra KPSS çalışmaya başladım, kazandım. 1992 yılında Gümüşhane’ye atandım. Büyük konuşmuşum memur olmayacağım demiştim, memur oldum… 20 yıl bitmez demiştim mesleğimde 28. yılımdayım…
Sosyal hizmeti size seçtiren etken neydi?
Ailem çok okuyan, aydın düşünceli insanlardı. Evimizde çok kitap ve dergi okunurdu, 1968 yılının sosyal hizmet dergilerini alırdı babam, hep onları okurdum. Sosyal hizmet bu hayata dair bir şeyler yapmak isteyen değiştirmek, dönüştürmek isteyen bir meslek olduğu için bu bakış açısı bana çok yakın geldi. Hep sosyal biriydim, hayvanlarla, çocuklarla, yetişkinlerle barışıktım ve de onlara karşı hep ilgiliydim. Belki de hayatı değiştirmek daha iyi şeyler yapma amacı diyebiliriz.
Sosyal hizmet okurken üniversite hayatınız nasıl geçiyordu?
Üniversiteli olmak, bulunduğunuz coğrafyanın size geri dönüşleri, iletileri var. Hep onlarla besleniyorsunuz. Üniversite hayatım boyunca hocalarımla dialoğumuz çok iyiydi onlara sorular sorar, tartışırdık. Arkadaşlarımızla gezer, tiyatrolara gider birlikte zaman geçirirdik. Bunlar hep heybemize bir şeyler koydu, bizi besledi.
Sosyal hizmet uzmanı olmak sizi psikolojik olarak nasıl etkiledi?
Hayata bakışınıza olumlu veya olumsuz etkileri neler?
Mesleğimizde bizi olumsuz olarak etkileyen durumlar oluyor tabii ki mesleğimize verilen değeri gördükçe bazen motivasyonumuzu sağlayamıyoruz. Kendimiz değer yaratmaya çalışırken değer görmediğimizi düşünüyoruz açıkçası ama ben bunlara çok takılmıyorum. Çünkü dert edindiğim konuyla ilgili elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum ve bu beni mutlu ediyor. Bir çocuğa, yaşlıya, engelliye dokunmak, bir yanlışı düzeltmek, bir kadını güçlendirmek yol gösterici olmak ve profesyonel olmak çok kıymetli. Anlayabilmek, anlatabilmek beni besledi.
Sosyal hizmet yükü olan bir meslek, empatik bir meslek. Bu da insana yükler getiriyor. Her vakayla birlikte bir şeyler öğreniyorsun. Kendini onun yerine koydukça onun dertlerini de yükleniyorsun. Büyüyorsun o vakayla, heybene bir şeyler koyuyorsun. Sosyal hizmet hem yükü olan bir meslek hem de insanı güçlendiren bir meslek. Kişiye baş etme becerisi kazandırıyor.
Mesleğin şu anki hali ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu biraz sistemsel bir sorun. Farklı alanlardan da kadrolarımızda bulunan kişiler var. Çok fazla şeyle mücadele etmek zorundayız. İnsanın olduğu her yerde sosyal hizmet vardır. Dil öğrenilmeli, iş birliğine açık olunmalı. Meslekte birlik çok önemli. Ancak yan yana olursak bir şeyleri değiştirebiliriz. Lobi çalışmaları yapılmalı, görünürlük arttırılmalı. Tek başımıza değil el ele verilmeli. Sosyal hizmetin en popüler meslek haline geleceğine inancım tam. İnsan varsa, hayat varsa sosyal hizmet de olacak.
Röportörler: Kevser Çakır, Melisa Yılmaz